Haber

DTSO Başkanı Kaya: HDP seçimlerde ve sonrasında belirleyici olacak

Berzan Cihat Aykaç

DİYARBAKIR – Türkiye’de birçok dairenin umut bağladığı bir seçime gidiyoruz. Tüm farklılıklara rağmen, bir siyasi partinin iktidara karşı bu kadar geniş çapta ortaya çıktığı belki de tek seçimi yaşıyoruz. Çeşit çeşit ittifakların kurulduğu, matematiksel hesapların havada uçuştuğu, tüm toplumu heyecanlandıran bir seçim bu…
Seçimler ve seçim sonrası senaryolar da sivil toplum alanında büyük değer taşımaktadır.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya ile seçimleri, seçim sonrasını ve ekonomiyi konuştuk.

‘GÜÇ VE MUHALEFETİN EN ZOR SEÇİMİ’

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olarak bu seçimle ilgili görüş ve beklentileriniz nelerdir?

Bu muhtemelen AK Parti hükümetinin yaklaşık 20 yıllık en zorlu seçimi. Sadece muhalefet partileri için değil, Türkiye’nin muhalefet güçleri için de bir şekilde var olan ve olmayan bir seçim bu. Türkiye tarihinin belki de en değerli seçimini yaşayacağız. Meclis çoğunluğu değerlidir ama lider seçilecek kişi de değerlidir. Bunlar Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasında paylaşılırsa Türkiye için çok daha değerli bir süreç başlar. Hangi hükümet gelirse gelsin, son 1-1,5 yılda atılan bazı ekonomik adımlar -tamamen seçim adımları- ve depremde yaşanan ekonomik kayıp, yeni yönetimin ister istemez büyük bir zulmü devralacağını gösteriyor. Çünkü borcunu doğal kaynaklarıyla ödeyebilecek bir ülke değiliz. Ülke genelinde üreten, satan ve üreten, bulunduğu coğrafyanın en güçlü ülkelerinden biriyiz. Doğal olarak bu en güçlü olmanın temel şartlarıdır; Demokrasinizin yerleşmesi, yatırımcının şeffaflık ve hukuk sorunu yaşamaması, komşularınızla yeterince bağ kurabilmenizdir. Yani bir yerde yabancı yatırımcı için yatırım yapmaya uygun duruma gelmeniz gerekiyor. IMF’li olsun olmasın… Her halükarda bunu yapmak zorundasınız. Kamu bütçesiyle ilgili değerli vergilerin de geleceği bellidir. Bu seçimi daha da değerli kılmaya başlıyor. Bu anlamda toplumun seçim kadar seçim sonrasını da düşünmesi gerekiyor. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı için yapılan anketlere baktığımızda Yeşil Sol Parti adıyla seçime girecek olan Kürt siyasi partisi HDP’nin daha doğrusu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçime girebileceğini görüyoruz. Parlamento aritmetiğinde. ve seçim sonucunu belirlemede değerli bir noktada olduğunu gösteriyor. Millet ve Millet ittifaklarında yer almasa da seçim sonucunda her ikisinin de ittifak yapmak zorunda kalacağı bir Meclis tablosu görüyoruz. Bu seçim, HDP’den ve Kürt sorunundan uzak duran bu iki yapının yeniden karar vermesini gerektirecek bir durum yaratacaktır. Yani seçim sonrası iki ittifak ile HDP arasındaki ilişki seçim öncesi ile aynı olmayacak. Bu durum HDP’nin daha güçlü bir temsil elde etmesini zorunlu kılmaktadır. Genel tabloya baktığımızda Türkiye ve Kürtler için değerli bir tercih olduğunu söyleyebiliriz.

HDP’NİN İKİ DEZAVANTAJI

HDP bu seçime iki ittifakla gidiyor; Emek ve Özgürlük İttifakı ile Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı… Bu ittifakların işleyişi hakkında neler söylersiniz? Her iki ittifak da Kürt halkının taleplerini Meclis’e taşıyacaklarını beyan ediyor. Sizce seçimden sonra böyle bir hava oluşur mu?

Kürt İttifakı’nın bu seçime katılımı değerlidir. HDP’nin hem Meclis’te hem de bölgede güçlü olabilmesi için Kürt siyasi partileri ve Kürt sivil toplumuyla kapsayıcı bir ekip oluşturması şarttır. Geriye dönüp baktığımızda onlarda bu tür çalışmaları görüyoruz. Suriye’deki sürece baktığımızda, Irak Kürdistan Yönetimi ile yürütülen sürece baktığımızda seçimden sonra mevcut durumun değişeceğinin işaretlerini görebiliyoruz. Dolayısıyla HDP’nin değerli bir misyonu var. Ancak HDP’nin bu seçimde iki önemli dezavantajı var. Birincisi, barajın yüzde 7’ye düşürülmesi HDP için bir avantaj değil, dezavantajdır. Çünkü bugüne kadar bölgedeki hem sol hem de Kürtler, özellikle Türkiye’nin batısındaki HDP’nin milletvekili seçmediği illerde, HDP barajı geçsin diye HDP’ye oy veriyordu. Baraj yüzde 7 olduğunda o oyların değerli bir kısmının CHP’ye gideceğini söyleyebiliriz. Mevcut sistem il bazında milletvekili olmayı öne çıkardığı için batıdaki Kürt oylarının HDP’ye düşme olasılığı yüksek. Bu değerli bir dezavantajdır. İkincisi, ittifaktaki sorunlar. Türkiye İşçi Partisi kendi logosuyla seçim yapılmasına karar verdi. Bu durum özellikle büyükşehirlerde milletvekili sayısının azalmasına yol açabilecek bir durumdur. HDP’nin oy oranlarını artıracağı yönünde beklentiler varken, bir yandan da istenilen oy artışını sağlayamayacakları için oylarında düşüş yaşanabileceği endişesi de var. Kapsayıcılık için sol partiler ile Kürdistan partilerini bir araya getirmek değerli bir adım ama yeterli değil. Özellikle milletvekili atanabilen şehirlerde mevcut sistem dikkate alınarak en üst düzeyde seçilebilen bir sistem kurulmalıdır. Dolayısıyla HDP için de kritik bir tercih. Kemal’in destekleneceği duyurulsa da yarın iktidara kim gelirse gelsin Meclis çoğunluğu değerli bir rol oynayacaktır. AK Parti her ne kadar analiz sürecinden uzaklaşmış ve Milliyetçi Hareket Partisi ve onun şahin kanadıyla bir güvenlik politikası yürüterek bölgeye yaklaşsa da Cumhur İttifakı’nın güçlü bir HDP için yeni bir kapı aralayabileceğini de söyleyebiliriz. Ya da AK Parti. Çünkü sonucun prestijiyle Kürtler tek bir tercihle karşılaşmıyor; Kürt varlığı, temel haklar gibi kavramlar da ön plandadır. Bu sorunu sadece HDP ve iktidarla çözmek mümkün değil. İşin Suriye tarafı çözülmeden ve Irak Kürdistanı ile ilişkiler bir noktaya gelmeden, HDP ve hükümetin tek başına Kürt sorununu istenilen noktaya getirme şansı yok. Dolayısıyla HDP’nin oluşturduğu her iki ittifak da doğru ve değerli bir adımdır. Ama daha fazla iş üretilmesi gerekiyor.

Millet İttifakı’nın yayınladığı anlaşma metninde Kürtlerle ilgili gelişigüzel bir ibare yoktu. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı ise henüz resmi olarak açıklanmasa da Kılıçdaroğlu’na destek verecek. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

HDP’nin bu konudaki tercihinin temel nedeni, CHP’nin milliyetçi kimliğinden uzaklaşarak hızla kapsayıcı bir kimliğe bürünmesiydi. Doğal olarak sadece HDP’nin tercihi değil, Kürtler de iş oy kullanmaya gelince çok politik bir halk. Özellikle son iki yıldır Kürtlere yönelik güvenlik politikalarını temel alan, Kürt siyasetini tamamen kriminalize eden, muhatap kabul etmeyen bir AK Parti-MHP ittifakı yerine; İlgi uyandırmaya çalışan, ziyaretlerde bulunan ve HDP’nin değerli taleplerine (kayyum uygulamaları, demokratikleşme gibi) olumlu göndermeler yapan Kemal’in varlığının bu pekiştirmenin oluşmasında değerli bir payı var. Kürtlerin bu yaklaşımına rağmen HDP’nin farklı bir karar alma şansı olmadı. Çünkü HDP siyaseti oluştururken halkın taleplerini de dikkate alarak adımlar atıyor. Bu durumun yerel seçimlerde de ortaya çıktığını belirtmek gerekir. Bazı engellere rağmen büyükşehirlerde AK Parti adayına kaybettirecek konuma geldi. Bu takviye değerlidir ama asıl değer yarın Kemal kazanırsa ve HDP Meclis’e girerse ne yapılacağıdır. HDP artık yerel seçimlerde olduğu gibi ‘devirmek’ yerine ‘seçmek’ konumunda olmalıdır. Devirdikten sonra, kim seçerse seçsin, ülkenin yönetimine bir şekilde katkı sağlayacak bir duruma sahip olması gerekiyor. Bu mutlaka ittifak içinde olmayı gerektirmez. HDP’nin tabanı güçlü, sivil toplum temeli var. Bugün AK Parti’ye baktığınızda en büyük eksikliği olan maalesef büyük resimde Kürtleri göremiyorsunuz. Millet İttifakı’nın seçildikten sonra önüne koyacağı en değerli eser bu olsa gerek; 6’lı ittifakın fotoğrafında Kürtler de olmalı. Kürtleri ve devlet yönetimini içine alan politikalar sağlanmalıdır. Bu sadece HDP’nin değil, millet ittifakını seçen Kürtlerin de sorumluluğudur. Millet İttifakı da buna göz yummayacaktır. Çünkü HDP’nin meclis aritmetiğinde kapsadığı alan bunun gerçekleşmesini sağlayacaktır.

HDP İLE DE İSTİŞARE YAPILACAK

Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi durumunda 6’lı masanın 5 genel başkanı ve 2 büyükşehir belediye başkanı başkan yardımcısı olacak. HDP ise yaptığı açıklamalarda herhangi bir talebinin bulunmadığını belirtti. Bahsettiğiniz fotoğrafta Kürtlerin nasıl görüneceğini düşünüyorsunuz? 7 kişilik bu başkan yardımcıları, Kürt meselesinin olası analizinde sorun teşkil edebilir mi?

Şu anda Türkiye’nin en değerli eksikliklerinden biri istişare kültürünün AK Parti iktidarı tarafından tasfiye edilmesidir. Türkiye’nin her şeyi bilen, her şeye müdahale eden bir anlayıştan, her şeyi tartışan, her şeyi istişare eden bir anlayışa geçmesi gerekiyor. Doğrusu bu anlayış ülkeye çok büyük kayıplar yaşattı. Bunu görmemiz gerekiyor. HDP’nin cumhurbaşkanı yardımcıları veya bakanlar arasında olmaması, ülke yönetilirken istişare kültürünün olmayacağı anlamına gelmez. Zati Millet İttifakı’nın temel yaklaşımı da buna dayanmaktadır. Yüzde 12-13 oy alan bir parti olan HDP’ye danışmadan, onların katkıları, takviyeleri olmadan, görüşlerini almadan bir yönetimin devam etmesi mümkün değil. Oyunu verdin, biz bozduk, bittin zihniyeti daha beter bir son getiriyor. Çünkü Millet İttifakı istişare üzerine kurulu… Yani 6 partinin genel başkanı ve iki büyükşehir belediyesinin başkanı var; Aslında danışmadan burada iş yapamazsınız. Bu istişareyi hem Kürtlerle hem de HDP ile yapacaklar.

‘EKONOMİDE GÜVENİ SAĞLAMAK ÖNEMLİ’

Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı bir senaryoda ekonomide nasıl gelişmeler olur?

Yatırımcının Türkiye’yi tercih etmesinde büyük külfetler var. Az önce de belirttiğim gibi Türkiye’nin doğal kaynakları olmadığı için yatırım yapılabilir ülke konumunu koruması gerekiyor. Yabancı yatırımcı getirilmeli. Güney komşularımız Suriye, Irak Kürdistan bölgesi, İran ve Ermenistan ile ticareti hızla geliştirmemiz gerekiyor. Avrupa Birliği üyesi ülkeler için de en ucuz üretim merkeziyiz. Türkiye şu anda hem elektrik fiyatları hem de işçilik maliyetleri açısından avantajlı bir konumda. Ancak istenilen yatırımı çekemez. Bu muhtemelen Millet İttifakı’nın en değerli aracıdır ve onu kullanacaktır. Eğer gerçekler böyle ise Türkiye çok kısa sürede olmasa da enflasyonun, kurların, ihracatın, istihdamın hızla düzeleceği bir konuma gelebilir. Burada değerli olan yabancı yatırımcılara ve kredi kuruluşlarına o güveni verebilmektir. Bu inancın yerleşmesi için Altı Masa aktörlerinin kendi içlerinde durmaları ve verdikleri mesajların güçlü ve inandırıcı olması gerekir.

Yaşanan ekonomik kriz, deprem ve seller sandığa nasıl yansıyacak?

AK Parti’nin en zor seçimi bu. Hatta ekonomik sıkıntıların yaşandığı ve alım gücünün oldukça düştüğü bir dönemdeyken, nüfusun yaklaşık yüzde 14’ü etkilendi ve bu durum şimdi netleşmese de büyük bir maddi yıkıma neden oldu; İhracat, sanayi üretimi ve istihdamda yüzde 10’luk paya sahip bir bölge bir sarsıntı dönemi yaşarsa bu AK Parti’ye olumsuz yansıyacaktır. Bunu çok kısa sürede değiştirecek bir ekonomik modeli ortaya koyma şansları da yok. AK Parti yerel seçimlerde Kürtlerin oylarının değerini görmesine rağmen siyasi olarak sağlıklı bir adım atamadı. Bu saatten sonra böyle bir adım atma ihtimali yok. Ülkede ekonomik kriz çok derin, alım gücünün düştüğü yüksek enflasyon varken, Kürtlerin çok değerli bir kesimi Millet İttifakı adayını desteklerken, AK Parti için muhtemelen en sıkıntılı seçim olacak. Anketlere baktığımızda AK Parti’nin meclis çoğunluğunu yakalaması imkansız görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nun önde olduğu görülüyor. Bunların başlıca sebebi az önce bahsettiğim ekonomik sorun, deprem felaketi ve Kürt meselesinden uzak olmaları. AK Parti için bu seçim bir noktada var olma-yok olma sorununa dönüşüyor.

DİYARBAKIR TEK AKILLA YÖNETİLMEZ

Diyarbakır’da 84 sivil toplum kuruluşu ile Kent Savunma ve Dayanışma Platformu kurdunuz. Sarsıntı sırasında bu platformun çalışmaları hakkında resmi kanallardan herhangi bir düşünceniz oldu mu? Belediyelere kayyum atanmasa elinizin daha güçlü olacağına inanıyor musunuz?

Platformu kurmamızın sebebi Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandığı için Kent Konseyi’nin kurulamamasıdır. Yani kent aklının, kent bileşenlerinin, kentin belleğini taşıyan yapıların kent yönetiminde yer almaması bizi bu sisteme itti. Aksi halde normalde seçimle gelen büyükşehir belediyelerinde belediye meclisi kurularak bu sıkıntı giderildi. Sarsıntıyla birlikte hızla bir merkeze gelip kriz masası oluşturduk. Kentin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak temel; Müdahaleden harabeye kadar barınma ve yıpranma sağlandı. İkinci günün ardından başta Adıyaman olmak üzere depremden etkilenen çevre il ve ilçelere yardım ulaştırdık ve yardım etmeye devam ediyoruz. Onlarla da Adıyaman sanayisinin normalleşmesini sağlayacak ikili çalışmalar yürüteceğiz. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin elimizi daha da güçlendirmesi adettendir. Şehri yöneten belediyeler, şehrin temel gelirini elinde bulunduran ve tüm vergilerimizin gittiği yer. Belediyeler bütçeleri güçlü kuruluşlardır. Açıkçası belediyelerden istediğimiz temeli bulamadık. Ancak deprem anında valilik ve AFAD ile koordineli çalıştık. Nitekim ilk müdahaleleri biz yaptık. AFAD’a ihtiyaç duymadan hem Diyarbakır’daki hem de çevre illerdeki iş makinelerini harabeye gönderdik. AFAD ve valilik ile birlikte bir haftalık barınma ve gıda ihtiyaçlarını organize ettik. Ama depremden sonra sivil toplumu içermeyen bir süreç izlemeye başladılar. Bu gerçek değil. En son Dicle Nehri’nin kıyısında Seyrantepe’de kurdukları çadırkent, uyarılarımıza rağmen birçok masraf yapıldıktan sonra iptal edildi. Konsültasyon yapılmadan yapıldığı için bu ilaçta sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bölgede yapılacak konutlar konusunda da istişare etmek gerekiyor. Bu şehrin işadamları, mühendisleri, çalışanları belediyelerin ve valiliklerin bütçelerini karşılıyor. Bunlar kurumlara danışmadan yapılmamalıdır. Bu şehirde yaşıyoruz. Yıllardır bu şehrin ekonomik hafızası bizde, toplumsal hafızasıyız. Kısa süreliğine göreve gelen yöneticiler, tek başına istişare ve istişare olmaksızın doğru bir sonuca varamazlar. Diyarbakır kesinlikle tek akılla yönetilecek küçük bir şehir değil.

Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti de Kenti Koruma ve Dayanışma Platformu’nu ziyarete geldi. Bu toplantıda gündemde seçimlerle ilgili bir konu var mıydı? Yoksa Kılıçdaroğlu’ndan seçim ziyareti mi bekliyorsunuz?

Sağolsun hem Kemal Bey hem de Pervin Buldan Dayanışma Platformunu ziyaret ettiler. Her ikisine de çalışmalarımız hakkında bilgi verdik. Ne yapabiliriz diye sordular. Her ikisine de teşekkür ederek, mümkünse yardımları Adıyaman, Maraş, Pazarcık ve Elbistan’a taşımalarını istedik. Biz Diyarbakır’da yaralarımızı sarıyoruz ama siz diğer şehirlere de bir an önce destek olun’ dedik. Yani tam bir geçmiş olsun ziyaretiydi.

‘BANKALAR ZORLUK OLUŞTURUYOR’

Türkiye Bankalar Birliği’nin işletmeler için aldığı borç erteleme kararına geçtiğimiz günlerde uyulmadığını belirtmiştiniz. Bu bahiste bir gelişme oldu mu?

Depremden etkilenen iller için hazırlanan üslerde maalesef istenilen bir prosedür oluşturulamıyor. Son olarak 6 il daha afet bölgesi ilan edildi. Bunda bir sakınca yok, eklemek lazım ama her ilin depremden etkilenme derecesi farklıdır. Bu nedenle her biri ile farklı uygulamalar, farklı takviyeler, farklı teşvikler belirlenmelidir. Maalesef toptancı bir bakış açısı, bir yaklaşım var. Bu da ister istemez bazı uygulamalarda sorunlara neden oluyor. Örneğin KGF kredileri istenilen oranda bölgeye yansımadı. Bankalar Birliği, 11 ilde işyerlerinin oturulamaz durumda olduğunu tespit eden işletmeler için erteleme teklifinde bulundu. Bu durumda Diyarbakır’da yaklaşık 9 bin işletme var. Beyin sarsıntısından etkilenen işletme sahiplerine bu ertelemeyi ve avantajı vermelisiniz. Ne yazık ki geçmişte olduğu gibi bölgedeki bankalar alınan kararlara rağmen uygulamada zorluklar yaratmaktadır. Bu sürekli yaşadığımız bir durum. Mağdur olan üyelerimiz henüz iade edilmemiştir. Bu durumu hem maliye bakanına hem de BDDK’ya ilettik ve alınan kararların uygulanmasını talep ettik.

ladik-haber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu